21 Ağustos 2012 Salı

GİRİŞ

Evrenin Dini çok iddialı bir başlık… Anlatacaklarımı, anlatabileceklerimi lütfen, benim bu güne kadar öğrenebildiklerim olarak değerlendirin. Daha çoğunu, daha iyisini bilen muhakkak vardır, ve keşke onlar da paylaşsalar, ben de onlardan daha fazlasını öğrenebilsem…
Evrenin dini derken, sadece dünyada geçerli olmayan, ama dünya da evrenin bir parçası olduğu için, dünyada da geçerli olan bir dinden bahsediyorum. Evrenin her yerinde geçerli olan temel kurallar ve kabullerden bahsediyorum. Bunları nereden bildiğimi bilmiyorum. Ne bir melek, ne bir kanal, ne de vahiyler… Sadece öğrendiklerimden sonrasında yaptığım derin tefekkürler ve meditasyonlar sonrasında zihnimde zuhur eden ilhamlar… Bu ilhamlar üzerinde yaptığım uzun ve derin düşünmeler sonunda ulaştığım fikirler…. Bu fikirler üzerinde yaptığım araştırmalar sonucunda gelişen, ve elbette tartışılabilir, kusurlara açık önermeler….
Yani aslında anlatacaklarım benim için gerçek, ya da “hakikat”. Başkaları bambaşka bir şekilde düşünüp, inanabilirler. Kimse beni inançlarımı ve düşüncelerimi savunmaya zorlayamayacağı gibi, ben de kimsenin inancını yargılayamam. Zaten anlatmaya çalışacağım din önerisi de, tamamen bunun üzerine kurulu. Hangi dinden olursak de, ya da hiçbir dine ait olmasak da değişmeyecek temel kurallar bunlar. Bu temel üzerine, her türlü din ya da inancın mabedi inşa edilebilir. Yani, bu kuralları temel kabul ettikten sonra, bunlara ilave edilebilecek her türlü bireysel, ya da kitlesel inanç da en az benimkiler kadar aziz. O yüzden, ne kimsenin inancına bir söz söylüyorum, ne de kendi inancımı empoze ediyorum. Herkes istediğine inansın, istediği yolda ilerlesin. Birileri benim söylediklerimi duyar, düşünür, ya da benimserse, görevimi yapmış olurum. Bu bir tek kişi olsa da, hatta hiç kimse olmasa da, önemli değil. Benim görevim bunu anlatmak. Sonrası açıklayacağım gibi, yine ortak kararlarımızla gerçekleşecek…
Bugüne kadar az yazmadım, ama beni en çok heyecanlandıran yazım bu. Klavyede parmaklarım çok kararsız. Yazacaklarımı bilmediğim için değil, onları çok iyi biliyorum, ama yazıp yazmama kararsızlığıyla, kendimle mücadeleyle geçirdiğim çok uzun bir dönem var. Ve bu dönemin sonunda, bir konferans vermem istendiğinde, başlık olarak aklımda birden evrenin dini sözcükleri zuhur edince, artık kendime direnmeyi bıraktım. Bu yazıları hızlı ve üzerinde uğraşmadan, klavyeden aktığı gibi yazacağım, daha sonra düzeltme ve ilaveler yapabilirim.
Dünyaya harika bir ailenin parçası olmak dışında, hangi nedenle geldiğimi hepimiz gibi çok sorguladım. Eşim bana “kendi kendine öğrenme birincisi” der. Sanırım beni en iyi tarif eden lakaplarımdan biri bu. Çok küçük yaşlardan beri, gizli ve gizemli olanı merak ettim. Yine çok küçük yaşlardan beri, hem dinler ve felsefeyi, hem de ezoterik ve batıni öğretileri, hem teorik, hem pratik düzeyde inceledim. Pratik çalışmalardan ve sağladıkları açılımlardan çok faydalandım. Daha yolum olmasına rağmen, zihnimi arındırdım, ruhumu eğittim, ezbersiz olmaya doğru gidiyorum. Bu yolda bana çok şey öğretenler de oldu. Ama ne bir guru, ne bir şeyh, ya da ne bir hoca, beni şekillendirmedi. Bu yüzden, zaten öğrenmeye devam eden, hatalar yapmış ve yapacak biri olarak, ben de asla böyle bir pozisyonda olmak istemiyorum. Başkalarına göre daha çok soruya cevap verebilmek, kimseyi bütün sorulara cevap verebilecek bir konuma getirmez. Bu yüzden söyleyeceğim, bildiklerimin yettiği kadar sorulara yanıt vereceğim, ama bilmediklerimi öğrenmek için çaba göstermeye de devam edeceğim. Çünkü söyleyebileceklerim temel kurallar olsa da, her zaman çok daha fazlası var, öğrenme yolculuğunun sonu yok. Ve insan olarak yaşadıkça, hiçbir zaman “her şeyi” öğrenemeyeceğiz. Çünkü sınırlı ve sınırlandırılmış zihinlerimiz var. Ne kadar çaba gösterirsek gösterelim, zihnimizi arındırsak da, hatta durdurabilsek de, hayatımız sürdükçe hiçbir zaman insan zihninin sınırlarından kurtulamayacağız. Ama algıladıklarımız, fark ettiklerimiz hep artacak. Benim katkım ulaşabildiğim bilgilerin, bunu seçebilecek olan bazılarına yol ışığı olabilmesi…
Eğer burada paylaşılanları aklınız veya kalbiniz kabul ederse, ve katılırsanız, sizlerden tek dileğim, katıldığınız bölümleri ilgisini çekebileceğini düşündüğünüz kişilere de ulaştırmanız. Hakikat yolculuğu başlasın…

2 yorum:

  1. Güzel bir yolculuğun başlangıcında hissettim kendimi..

    YanıtlaSil
  2. Umberto Eco'nun Foucault Sarkacını okurken yazdığım bir paragrafı paylaşmak isterim."İlginizi çeken her kitabı okuduğunuzda kendinizden birşey bulmaz mısınız?Sanki sizin dahi farkında olmadığınız bilinç altınızda yatan bilgilerin ortaya çıkıp,sizin gibi düşünenlerin var olduğunu görüp ,hayranlık hissetmez misiniz?Kutsal kitabın ilk ayetinin "ikra"(oku) olduğunun,ve bununda,bildiğimiz şeylerin bilinmesini sağlayacak tek yöntem olduğunu farketmez misiniz?Okuduğunuz bir cümle,cümlede ki bir kelime veya bir ses derinlerden bir yerlerden bilgi dağarcığınızdan gelenlere yol açtığını düşünmez misiniz?
    Hep bir şeyler yapmak istedim.Kitap yazmak(aforizmalar,kısa hikayeler,denemeler)ama vazgeçtim iyi bir oyuncu olamayacaksam iyi bir izleyici olmaya karar verdim.Yolunuz açık olsun.

    YanıtlaSil